10 Kasım 2011 Perşembe

Malnutrisyon-Beslenme Yetersizliği




Malnutrisyon hastalanma ve ölüm oranlarını artıran ve kilo ile kas kitlesinde ilerileyici kayıpla sonuçlanan bir beslenme yetersizliği durumudur. Malnutrisyonun olumsuz sonuçları arasında solunum fonksiyonlarında bozulma, kalp kasılma gücünde azalma, böbrek fonksiyonlarında bozulma, bağışıklık sisteminde zayıflık ve yara iyileşmesinde gecikme sayılabilir.
Malnutrisyon, kilo kaybı ve diğer fonksiyonlardaki kaybın düzeyine göre ılımlı, orta ve şiddetli olarak sınıflandırılmkatadır. Enerji alımında yetersizlik ve yağ dokusu kaybı ön planda ise marasmus, protein alımı ve yetersizliği ön planda ise Kwashiorkor tipi malnutrisyondan söz edilebilir.
Malnutrisyonun temel nedenleri şunlardır:

Besin alımında azalma.
Besinlerin sindirim ve/veya emilimlerinde azalma.
Metabolik besin öğeleri gereksinmlerinde değişme, ve aşırı besin öğesi kaybı.


Malnutrisyonun Etkileri
Malnutrisyon fiziksel fonksiyonları, psikososyal iyilik durumunu ve hastalıkların nihai sonuçlarını etkilemektedir. Malnutrisyon vücuttaki her sistem ve dokuyu etkileyebilir.
Bağışıklık sisteminde bozukluk
Yara iyileşmesinde gecikme
Kas gücünde azalma ve bitkinlik
Solunum kaslarının gücünde azalma
Su ve elektrolit bozuklukları
cut sıcaklığının düzenlenmesinde bozukluk
Vitamin eksiklikleri
Menstrüel düzenisizlikler/amenore
Psikosoyal fonksiyonlarda bozulma

KAYNAK:
Fundamentals of Nutrition Support Practice and Management. American Society For Parenteral And Enteral Nutrition, The A.S.P.E.N. Nutrition Support Practice Manual. 2nd Edition. 2005



EDİTÖRDEN:
Malnutrisyonların en büyük sebebi; kuraklık ve kıtlığa bağlı olarak yiyecek bulamamak ya da fakirliğe bağlı olarak alım gücüne sahip olamamaktır. Az gelişmiş ülkelerde özellikle ölümcül boyutlardadır.Somali gibi ülkeler en çarpıcı örneklerden biridir.
Marasmusun (açlığın-enerji alımı eksikliği) tedavisinin yemek yiyebilmek olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz  ve bu küresel soruna yine küresel olarak çözüm bulmalıyız.
Bunun haricinde az gelişmiş ülkelerde özellikle aile planlaması eğitim ve desteği sağlanarak doğum oranın dengelenmesi sağlanmalıdır.
Anne-çocuk sağlığı eğitimi.

Tek yönlü beslenmeye bağlı olarak gelişen beslenme yetersizlikleri de az gelişmiş ülkelerde sıklıkla görülmektedir.PEM -protein enerji malnitrüsyonu- anne sütü alamayan bebeklerin, formül mama yerine sadece pirinç unu maması ile beslenmesi gibi. Sebep; kıtlık ve fakirliğin yanı sıra eğitimsizliktir.




Ülkemizde koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması gereklidir.  Özellikle anne-bebek sağlığı ve aile planlaması eğitimleri ile birlikte dengeli beslenme-gıda eğitimi verilmelidir. Anne-çocuk sağlığı merkezlerinde,  hamilelere ve  baba adaylarına  bu eğitimler  doğumdan önce  zorunlu olarak verilmelidir.  



15 Ekim 2011 Cumartesi

Bebeklik Dönemi








Bu dönem, 1.  aydan, 1. yaşa kadar sürer.

Büyüme: Özellikle ilk 6 ay içinde büyüme çok hızlıdır. Ortalama her ay 680 gr.  alır ve 5. ayda doğum ağırlığını ikiye, bir yaşında  üçe katlar.



Baş Çevresi: İlk 6 ay içinde 1.5 cm genişler. İkinci 6 ay içinde bu hızın yarısı kadar genişler. 1 yaşındayken, doğumdaki baş çevresinin 1/3' ü kadar gelişmiş olur. Posterior fontanel (halk arasında bıngıldak diye tabir edilen kısımlardan biri)  6-8 hafta içinde tamamen kapanmasına rağmen, anterior fontanel (eşkenar dörtgen şeklinde olanbaşın ön kısmındaki bıngıldak) açık kalmaya devam eder.

Görme: Bebeklik döneminde görme kapasitesi giderek gelişir. 3.  ayda binoküler fiksasyon gelişir. 5. aya kadar yakın nesnelere uyum sağlar ve yakın nesnelere fiksasyon 10. ayı bulur.

İşitme: İşitme yeteneği doğumdan önce vardır, doğumdan sonra işitme düzeyi, yüksek sese reaksiyonuyla ölçülür (irkilme testi) . 4.  ayda bebek sese doğru başını çevirir. 10. ayda ismine tepki verir. 1.  yaşında tanıdık sesleri tanır.

Göğüs Kafesi: 1. yaşın sonuna kadar, göğüs çevresi, baş çevresine eşit olarak büyümesini sürdürür.

Kaba Motor Gelişimi: Büyük ölçüde bireyseldir. Motor gelişim bebeğin gücüne bağlı olarak gelişir. Primitif reflekslerin yerini istekli, amaçlı hareketler alır. 4. ayda başın ön kısmını, boynuyla 90 derecelik açı yapacak şekilde tutabilir. Sırtüstü yatarken yan dönme yeteneği vardır. 6.  ayda istekli olarak dönebilir .Oturma, baş kontrolü ile paraleldir. 6. ayda ellerinden çekerek oturur pozisyona getirilirken başını kaldırabilir, destekle oturabilir. Çoğu kez 7. ayda desteksiz oturabilecek düzeye gelir. 10. ayda yüzükoyun yatarken oturur pozisyona geçebilir. Bu dönemde oturur pozisyonda çevre ile ilgilenmesi sağlanmalıdır.

Hareket: 6-7.  aylarda ayakta durur pozisyonda vücudunu taşıyabilir. 9. ayda tutunarak oturur pozisyonda ayağa kalkabilir. 11. ayda ellerini ve dizlerini kullanarak emekler, mobilyalara tutunarak oturduğu yerden kalkabilir. 1. yaş dolayında elinden tutularak yürütülebilir. Bu dönemde bebeğin hareketlerine olanak sağlanmalı, kısıtlanmamalı, kontrollü bir şekilde desteklenmesine izin verilmelidir. Bebeğin de birey olduğu unutulmamalıdır.

Editörün Notu: BEBEKLER İLK 7 YAŞTA GÖRDÜKLERİ HER ŞEYİ KAYIT EDERLER .Kendi çocukluğunuzu hatırlamaya çalışın:)

İnce Motor Gelişim: Yakalama refleksi doğumdan itibaren vardır. 4. aya kadar, ellerine bakarak oynar. 5. ayda yakalama, kontrollü ve isteklidir. 8-10. aylarda kaba yakalamadan, ince yakalamaya geçebilir. Bu dönemde bebek, uzanarak yakalayabileceği oyuncaklarla uyarılmalıdır. Mama iskemlesine oturduğunda, kendi kendisine yemesine sağlamak için ufak parçalara ayrılmış besinlere özendirilmelidir.

Uyku: BEBEKLER UYUMA ALIŞKANLIKLARINI İLK 3 AY İÇİNDE EDİNİRLER. NE EKERSENİZ ONU BİÇERSİNİZ.....(İleride Nesrin söylemişti dememek için şimdiden uyku alışkanlığını düzenleyin derim;) 6. ayda bütün gece uyuyabilirler. Bebeğin uyku modeli, beslenme aralıklarına, acıkma ritmine ve acıkma  kapasitesine bağlıdır. Aileler bebeği beslemek için uykudan uyandırmamalıdırlar. Ciddi biçimde acıkmış olsalar, zaten ağlayarak dertlerini ifade ederler hiç merak etmeyin, siz uyku sersemi kahvaltı edebiliyor musunuz?

Boşaltım: Bebeklerde peristaltik (bağırsak hareketleri) aktivite hızlıdır. Bebek ne kadar küçükse acıkma sıklığı o kadar fazla olur. Bu durum defakasyon (boşaltma-kaka yapma-) sayısını arttırır. Bebeğin beslenme şekline göre defekasyon şekli de değişiktir ve bebeğin konstipe (kabız)  ya da diyare (ishal)  olduğu kararı, ona göre ayarlanmalıdır. ANNE SÜTÜYLE BESLENEN BEBEĞİN DIŞKISI GENELLİKLE HAMUR KIVAMINDADIR. FORMÜLLE -ANNE SÜTÜNE EŞDEĞER HAZIR MAMA- İLE BESLENEN BEBEĞİNKİ İSE KATI VE SIKIDIR.

30 Eylül 2011 Cuma

Diabetes Mellitus /şeker Haslığı





Diabetes Mellitus

Vücudun, besinlerden enerji elde etme sürecinde oluşan bozukluk ile karakterize bir hastalıktır. Yemekten sonra kandaki glukoz (şeker) düzeyi yükseldiğinde normal koşullarda pankreasın beta hücreleri tarafından insülin hormonu salgılanması gereklidir. Hücrelerin gereksinme duydukları enerjiyi sağlayabilmeleri için de glukozun hücre içine girmesi ve kullanılması gerekmektedir; bunu ise insülin uyarmaktadır.
Diyabetli bireylerde, pankreas tarafından üretilen insülin ya yetersizdir ya da insülin, hedef dokularda etkisini yeterince gösterememektedir. Bunun sonucunda:


Kanda ve idrarda glukoz düzeyi artar.


Kandaki aşırı glukoz düzeyleri dokulara ve hücrelere hasar vererek, böbrek hastalığı, sinir hasarı ve koroner kalp hastalığı gibi komplikasyonlara yol açar.
Diyabet dünya çapında artış göstermektedir. 2025 yılında dünya çapında 300 milyon kişinin diyabetli olacağı tahmin edilmektedir. Bu süre içinde diyabet sıklığının gelişmiş ülkelerde %32, gelişmekte olan ülkelerde ise %128 oranında bir artış göstermesi beklenmektedir
Diabetes mellitus’un üç ana tipi vardır:
Tip 1 (insüline bağımlı tip)
Tip 2 (insüline bağımlı olmayan tip)
Sekonder diyabet






Tip 1 Diyabet (İnsüline Bağımlı Diyabet): Genelde çocuklarda ve genç yaşlarda ortaya çıkar (< 30 yaş). Pankreas insülini ya hiç salgılayamaz veya çok az salgılar. Tip 1 diyabet hastaları hastalığın her aşamasında insüline mutlak ihtiyaç duyarlar.


Tip 2 Diyabet (İnsüline Bağlı Olmayan Diyabet):Erişkin yaşta başlar. Tüm diyabet vakalarının yaklaşık %90’ı tip 2 diyabettir. İnsülin üretimindeki yetersizlikle birlikte çevre dokularda da insüline karşı direnç vardır. Kandaki glukoz miktarını etkili şekilde kontrol edebilmek için pankreastan daha fazla insülin salgılanması gerekir. Fakat hastalık ilerledikçe pankreastan gerçekleşen insülin üretimi de azalır ve tip 2 diyabet hastası da insülin enjeksiyonuna gereksinme duyacak hale gelebilir.



Sekonder (İkincil)Diyabet:Gebelik, pankreasın diğer hastalıkları, stres veya ilaçlar gibi başka tıbbi koşullara bağlı olarak gelişen bir diyabet tipidir. Bu koşullar ortadan kalktığında diyabet iyileşebilir. Gebelikle ilişkili olan diyabet, daha sonra oluşacak tip 2 diyabetin güçlü bir göstergesidir.
IGT (bozulmuş glukoz toleransı) normal kan şekeri kontrolü ile diyabet arasındaki bir durumdur. İnsülin direnci düzeyini gösterir ve “prediyabetik (diyabet öncesi)” durumu ifade eder.

Diyabetin Komplikasyonları

şeker hastalığı Kontrol altında tutulmadiğı takdirde;

Hiper ve hipoglisemi (kan şekerinin aşırı yüksek veya düşük olması durumu)
Dislipidemi (kanda kolesterol ve diğer yağ düzeylerinde bozukluk)
Koroner kalp hastalığı ve miyokard infarktüs
Sinir hasarı (nöropati)
Böbrek hastalığı (nefropati)
Gözle ilgili (oftalmik) komplikasyonlara yol açar.

Şeker hasatlığı,gelişmekte olan ülkelerde ölüm nedenleri arasında 4-5 inci sıralarda yer almaktadır.

Diyabeti olan birçok kişide aynı zamanda tedavi edilmesi gereken obesite (aşırı şişmanlık), hipertansiyon (yüksek kan basıncı) ve dislipidemi gibi başka sağlık sorunları da sıklıkla bulunmaktadır ve bu sorunlar zaman içinde sağlığı olumsuz etkilemektedir. Diyabetli hastanın tedavisinin planlanırken bütün bu eşlik eden durumların bir arada düşünülmesi gerekmektedir.
Başlangıç tedavisi: Diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri.

Hedeflenen glukoz düzeylerine ulaşılamazsa, tedaviye ağız yoluyla kullanılan glukoz 
düşürücü ilaçların ilave edilmesi.

Son aşamada bu kombinasyon tedavisine insülin eklenmesi.

Amerikan Diyabet Derneği (ADA) ve Avrupa Diyabet Dernekleri Birliği (EASD) gibi kuruluşlar diyabetin tedavisinde kullanılacak aşamalı bir tedavi yaklaşımını önermektedirler.

Diyabette diyetin amacı;
Kan glukoz düzeyini normal sınırlar içinde tutmak
Tedavi kılavuzlarında önerilen kolesterol ve lipid düzeylerine ulaşmak
Enerji alımını sağlıklı düzeyde tutmak
Kısa ve uzun dönem diyabet komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etmek
Genel sağlık durumunu iyileştirmek

Diyabette medikal nütrisyon hedefleri;

Genel sağlık durumunu iyileştirmek,
Diyabet komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etme,
Besin öğeleri alımı ve yaşam tarzı değişiklikleri ile obeziteyi, dislipidemi, kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon ve nefropatiyi önlemek ve tedavi etmek,
Sağlıklı besin seçimi ve fiziksel aktivite ile sağlığı iyileştirmek,
Kişisel özellikleri, kültürel farkları dikkate almak.




  • Kaynak:

    Alvin C. Powers. Diabetes Mellitus In: Harrison’s Principles of Internal Medicine. 17th Edition, 2008




Sağlıklı Beslenme







Sağlıklı Beslenme
Beslenme, insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli miktarlarda alıp vücudunda kullanması sürecine verilen addır. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az yada çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Vücudun büyüme ve gelişmesi, verimli çalışması, dış etkenlere ve hastalıklara karşı dirençli olabilmesi için sağlığın temelini oluşturan yeterli ve dengeli beslenme önemlidir.
Yeterli Ve Dengeli Beslenme
Vücudun büyümesi, dokuların yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması “yeterli ve dengeli beslenme” dir. Besin öğeleri vücudun gereksinmeleri düzeyinde alınamazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları yapılamadığından “yetersiz beslenme” durumu oluşur. Birey yeterince yemesine karşın, uygun seçim yapamadığı ya da yanlış pişirme yöntemi uyguladığı zaman bu besin öğelerinin bazılarını alamayabilir. Bu durumda, o besin öğesinin vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilemediğinden yine sağlık bozukluğu oluşur. Bu durum da “dengesiz beslenmedir”.
Besin Öğeleri Ve Vücut Çalışmasındaki Önemi
İnsanın gereksinmesi olan ve besinlerin bileşiminde yer alan 40’ı aşkın besin öğesi kimyasal yapılarına ve vücut çalışmasındaki etkinliklerine göre 6 grupta toplanır. Bunlar:

Proteinler: Proteinler hücrelerin esas yapısını oluşturur. Proteinler, hücrelerin sürekliliği için önemli bir besin öğesidir. Vücudun savunma sistemlerinin, vücut çalışmasını düzenleyen enzimlerin, bazı hormonların da esas yapıları proteindir. Protein aynı zamanda vücutta enerji kaynağı olarak da kullanılır. Yetişkin insan vücudunun ortalama % 16’sı proteinden oluşur.
Yağlar: Yetişkin insan vücudunun ortalama %18’i yağdır. Birey harcadığından çok yediğinde vücudun yağ oranı artar, harcadığından az yediğinde ise azalır. Bu nedenle vücut yağı insanın başlıca enerji deposudur. Enerji kaynağı olmadığında, vücuttaki yağ deposu kullanılır. Yağ en çok enerji veren besin öğesidir. Vitaminlerin bir bölümü de vücuda yağlarla alınır. Derialtı yağı vücut ısısını kontrol eder.
Karbonhidratlar: Karbonhidratların başlıca görevi vücuda enerji sağlamasıdır. Günlük enerjimizin çoğunu karbonhidratlardan sağlarız. İnsan vücudunda karbonhidratlar çok az miktarda glikojen olarak bulunur. Glikojen en çok karaciğerde yer alır. Diğer organlarda ve kaslarda da bir miktar glikojen bulunur. Kanda glikoz şeklinde belirli miktarda bulunması, dokulara sürekli enerji sağlanması bakımından önemlidir. Yetişkin insan vücudundaki toplam karbonhidrat miktarı % 1’in altındadır.
Mineraller (tuzlar): Yetişkin insan vücudunun ortalama %6’sı minerallerden oluşmuştur. Minerallerin bir bölümü iskelet ve dişlerin yapıtaşıdır. Diğer bir bölümü ise vücuttaki suyun dengede tutulmasını sağlar. Bazı mineraller, vücutta besin öğelerinden enerji oluşmasında ve oksijenin taşınmasında gereklidir. Bazı mineraller de vücudun çalışmasını düzenleyen enzimlerin bileşiminde yer alır.
Vitaminler: Vitaminlerin bir bölümü, besinlerle aldığımız karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji elde edilmesine ve hücrelerin oluşması ile ilgili biyokimyasal olayların düzenlenmesine yardımcı olurlar. Bazı vitaminler, kalsiyum ve fosfor gibi madenlerin kemik ve dişlere yerleşmesine yardımcıdır. Bazı vitaminler de vücut için gerekli bazı besin öğelerinin bozulmadan işlevini sürdürmesi ve bazı zararlı maddelerin etkilerinin azaltılmasında yardımcıdırlar.
Su: Su, besinlerin sindirimi, dokulara taşınmaları, hücrelerde kullanılmaları sonucu oluşan zararlı atıkların ve vücutta oluşan fazla ısının atılması için gereklidir. Vücuttaki bütün kimyasal olaylar çözelti içinde oluştuğundan, vücutta yeterince su bulunması yaşam için zorunludur. Yetişkin insan vücudunun ortalama %59’u sudur. Bebeklerin vücudunda su oranı yetişkinlerden daha yüksektir.
Bütün besin öğeleri birlikte alındığında vücut normal büyüme ve gelişimini, sağlıklı ve güçlü çalışmasını sürdürür.

25 Eylül 2011 Pazar

Okullar Açıldı BİT ALARMI ZAMANI !!!






''Asla benim çocuğumda  olmaz ben çok titiz bir insanım,çocuklarım her gün banyo yapar ''dediğinizi duyar gibiyim.Ne yazık ki bitler tertemiz saçlara bayılırlar,hemen atlayıp yerleşmeye uğraşırlar  yeni evlerine.
Bitler vücut ısısını severler ve bu ısıda kolaylıkla ürerler. 2-3 saatte bir saçlı deriden kan emerek beslenirler.Beslenme esnasında  doğal olarak saçlı deri zedelenir ve bütünlüğü bozulur, kaşıntıya çoğunlukla yanma hissi de eşlik eder.Bitler beslenirken bir yandan da sirke diye adlandırılan larvalarını saça bırakırlar,saça yapışan larvalar da ortalama 8 gün sonra bit haline gelirler.
Biliyorum okurken bile rahatsız oluyorsunuz.Bu yazıyı özellikle okulların açıldığı hafta hazırlayıp  yayımlamak istedim,Çünkü;işin doğrusu hiç bitlenmeden koruyucu tedbir alıp çocukların sağlıklı kalmasını sağlamaktır.
Eczanelerde cilt ph ına uygun,kötü kokulu olmayan bit şampuanları mevcut.Okul sezonunda ortalama 15 günde bir tek seferlik şampuan  uygulaması koruyucu olarak yeterli olacaktır.Düzenli olarak gittiğiniz çocuk doktorunuzdan özel bir bit şampuanı tavsiyesi de alabilirsiniz.Ayrıca çocukların palto-şapka gibi giysileri yan yana askılıklarda duruyorsa çok daha sık yıkanmalıdır.(en az 60 C  su ısısı) Diğer çocuklarda bit varsa  şapka ve paltolarının yakasına da düşmüş olabilir
Bir başka basit,kolay ve şık bir tedbir de yukarıda gördüğünüz  BİT TOKALARI,erkek çocuklar için de BİT ROZETLERİNİ  yapmışlar.Üzerlerine kafur emdirilmiş.Kafurun eski zamanlardan beri böcek ve güve kaçırıcı olarak zaten kullanılıyordu(gerçi onlar çeyiz sandıklarıydı ama:))araştırmalarda çocuklar üzerinde zaralı etkisi olmadığı saptanmış.Güvenli olması açısından eczanelerde satılanlarını tercih etmelisiniz ve alırken içeriğini okuyarak kontrol edin ve çocuğunuzun kafur alerjisi olmadığından emin olun.

 Eğer Çocuğunuz bitlendiyse;Eczaneden alınmış BİT ŞAMPUANI  saç her gün yıkanmalı  ve sık dişli tarak ile taranmalıdır.Bu işleme en az 15 gün süre ile her gün devam etmelisiniz.Saçlardaki mevcut bitler ölürken,bir yandan bit larvaları (sirkeler )bit haline gelecektir.Son sirke canlanıp bit haline gelip,şampuanla öldürüldükten sonra, 15 günde bir, koruyucu amaçlı şampuan yıkamaya geçebilirsiniz.Tabi ki bu arada evdeki herkes kontrol edilmeli bir şey olmasa bile koruyucu olarak bit  şampuanı kullanmalıdır.Şapka,palto vs.. hersey  yıkanıp temizlenmeli.Evin her köşesi elektrik süpürgesi  ile vakumlanmalı ve toz torbası imha edilmelidir.Bitler vücut ısısında üredikleri için ev ortamında üremezler ama çok küçük bir olasılık dahi olsa bir yerlere düşmüş olabilir.Tüylü çocuk oyuncakları vb.. gibi..

Bu kadar sıkıcı bir konu üzerine sizinle bir link paylaşacağim,hep birlikte gülümseyelim,eskiden bit mücadelesi ne haldeymiş:)SAKIN UYGULAMAYA KALKMAYIN.





Yenidoğanda Beslenme







Yenidoğan 24 saat için kg. başına 110 kaloriye ihtiyaç duyar.Genellikle formül mama ile 3-4 saatte bir,meme(anne sütü) ile 2-3 saatte bir beslenir.
Beslenmede Uyulması Gereken Kurallar;Biberon kullanılıyorsa,bebek meme ile emme pozisyonuna getirilir ve emzik ağzına yerleştirilir.Anne emziremeyecek durumda ise (ateş,hastalık,ilaç kullanımı)beslenme zamanlarında  annenin göğüsleri süt pompası ile boşaltılır ve boşaltılan süt atılır burada amaç memelerde süt birikmesini engelleyip anneyi rahatsız etmesine izin vermemektir.Anne sağlıklı ve  emzirme saatinde evde olmayacaksa yine anne sütü pompa ile  alınır ve buzdolabında saklanır,beslenme saatinde benmari usulü ile ısıtılarak bebeğe verilir.Beslenme yoluyla yenidoğanın en önemli  ihtiyaçlarından biri  olan göz teması da sağlanmış olur.Yenidoğanın emmeye ara vermesi;gaz çıkarma gereksinimini gösterir.Bebek dik pozisyona getirilerek havanın yükselmesi beklenir,gaz çıkarmasını beklerken sırtına hafifçe vurarak masaj yapılır.Regürjitasyon olup olmadığı(beslenmeden sonra,alınan gıdanın bir kısmının ağızdan geri gelmesi) gözlenir,varlığı;doyma işaretidir bebekler bu şekilde aldığı gıdanın fazlasını geri çıkartırlar.Hasta ya da düşük kilolu yenidoğanlar güçsüz olurlar ve yeterli miktarda ememezler.çevresel uyaranlarla desteklemek gerekir.beslenme saatinde uyandırmak,örtüsünü hafifletmek,meme başının ağzından çekip tekrar vermek gibi...

Beslenmeden sonra bebek sağ yanına ya da yüzükoyun ve baş yana çevrilmiş olarak yatırılmalıdır ki kusarsa ya da geğirirse besinleri aspire etmesin.

Okul Çocuklarınn Güvenliği İçin Yapıstırıcılara Yasak Geliyor


Bağımlılık yapan yapıştırıcıların çocuklar tarafından kullanılmasını önleyecek olan yönetmelik haberi Sağlık Bakanlığı’ndan geldi.



Yapışkanların sahip oldukları içerik bakımından su bazlı ve uçucu olmak üzere iki farklı türü bulunduğunu ifade eden Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seraceddin Çom, yeni düzenlemeyle artık okullarda uçucu madde içeren yapıştırıcıların kullanılamayacağını bildirdi.
18 yaşından küçüklere uçucu madde içeren yapıştırıcıların satışının yasaklandığını, bu ürünleri çocuklara ulaştırabileceklere de satış yapılamayacağını kaydeden Çom, bunu yerine getirmeyenlere cezai müeyyide uygulanacağını belirtti. Çom, "Uçucu madde içeren yapıştırıcılar sadece gereken meslek okullarında kullanılabilecek. Bu okullarda kullanımı zorunlu uçucu madde içeren yapıştırıcılar da ancak kötü koku karıştırılarak satılabilecek" diye konuştu.
Çom, kokulu silgi ve zararlı madde içeren kırtasiye malzemelerinin yasaklanması konusunda da ilgili kesimlerin çalışma yürüttüğünü, bu konuda kendilerine iletilen bir şey olursa gerekli önlemi alacaklarını sözlerine ekledi.
Ambalajlara da Uyarı Eklenecek
Sağlık Bakanlığının çıkardığı yönetmeliğe göre, uçucu madde içeren yapıştırıcıların dış ve varsa iç ambalajlarına, toplam alanın yüzde otuzundan az olmayacak şekilde "Dikkat! Sağlığa Zararlıdır. Çocuklara Satılamaz, Verilemez" ibaresi konulacak.
Bu uyarı yazısına Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanacak resim ve şekil de eklenebilecek, ancak ürünlerin etiketlerinde tüketicileri yanıltacak veya kayıtsızlığa düşürecek yazı ve resimlere yer verilemeyecek.
Eğitim öğretim kurumlarında hoş olmayan koku ilave edilmiş ürünlerin kullanılabilmesi için ise kısmi veya genel havalandırma sistemi bulunması da zorunlu hale getirildi.
 Editörün Notu:Bu yazı A.A. alıntılanmıştır.

22 Eylül 2011 Perşembe

Yenidoğan Dönemi (Neonatal Dönem)

                                                           

                                                       

Yenidoğan Dönemi

Doğumdan bir ayliğa kadar olan süreyi kapsar.
Fiziksel Özellikler

Boy:Yeni doganda normal kabul edilen ölçü 48-53 cm arasıdır.

Kilo:Doğum kilosu genellikle 2,3-4.5 kg arasında degişir.Yenidoğan doğumdan sonraki ilk 3-5  gün içinde doğum kilosunun %10 u kadarının  kaybeder bu normal bir fizyolojidir.Takib eden 10 gün içinde de yeterli miktarda  annesütü  aldiği takdirde tekrar yerine koyar.Ebeveynlerin endişeye kapilmasi yersizdir.

Baş Çevresi:Dogumdaki total boy uzunlugunun 1/4'ü kadardır.Ortalama olarak baş çevresi ölçüsü 31.8cm-35.6 cm'dir.Kafa kemikerl birleşik değildir ve halk arasinda bıngıldak diye tabir edilen fontaneller yumusaktır.Yeni dogan yüzüstü yatarken başını kaldirabilir bu mormal bir reflekstir.Saçlar, dogumdan bir süre sonra döküler yerine yenileri çikar ve çikan saçların çogunlukla kıvırcık olduğu gözlemlenmiştir.

Boyun:Yeni doğanın boyun kasları zayıftır bundan dolayıda başını dik tutamaz.Kucağa alındığında mutlaka baş ve boyun desteklenmelidir.

Göğüs:Yeni doğanda göğüs kafesi fıçı şeklindedir ve baş çevresinden 1-2 cm daha küçüktür.Ortalama 33 cm.dir.

Kol ve Bacaklar(ekstremiteler) :Eller yumuk kol ve bacaklar hafif kıvrılmış pozisyondadir.El ve ayaklarda hafif  siyanoz (mavi görunum) normal fizyolojidir.Abartılı bir siyanoz varsa  dogumdan sonraki yeni doğan bebek muaynesinde kesinlikle tespit edilir ve gerekli araştırmalar yapılır.O yüzden,ailelerin  panik yapmasina gerek yoktur.El ve ayakları sıcak tutmak yeterli olacaktir.Kol ve bacak hareketlerinin özel bir anlamı yoktur.

Sırt:Düzdür ve çukurluk yoktur.

Deri:Yeni doğanda deri ince ve duyarlıdır.Bebek verniks cazeoza denilen koruyucu bir tabaka ile doğar.Yeni doğan ilk banyosunda bebek hemşireniz bu tabakayı temizlememeye özel gayret gösterecektir.Çünkü;bebeğin onun korumasina ihtiyaci vardir.kesinlikle Ph ayarlanmış özel bebek şampuanı ve kremleri tercih edilmelidir.Günlük banyolar bebeğin cildine direnç kazandırır.Banyodan sonra bebekte sicaklik ve güven duygusu yaratmak için havluya sarılarak kucağa alınmalıdır.İlk kurulama havlusunu değiştirip ısıtılmış yeni havluya sarılması dogru olandır.

Uyku:yeni doğan gunde ortalama 18-20 saat uyur.Bu nedenle verimli uyku için bebek odasında çevresel tedbirler alınmalıdır.Isı,ışık,gürültü kontrolü  gibi.Uyku esnasında sıkı olmayan yarım kundak yenidoganın  anne karnındaki ortamı hissetmesini saglar ve kendini guvende hissedecegi için daha kolay uykuya dalabilir.

Boşaltım:Sık idrar yapar.Kaka;açık sarı,açık kahverengi ve yapışkandır.Bebek bezi temizliği her emzirmeden önce ve sonra kontrol edilmelidir.Altı kirli ise meme emmez,emzirmeden önce temiz ise de karnı doyduktan sonra muhtemelen yapacaktır:) tekrar kontrol etmek gereklidir.

Psikososyal Özellikler:Yeni doğanın doğası büyük ölçüde bireyseldir.Kişilik ve ruhsal gelişme güven ve güvensizliğe bağlıdır.Bebek güven duygusunu ona bakan yetişkinden öğrenir.yeni doğanın istekleri yoktur sadece gereksinimleri vardır.gereksinimlerinin karşılanması güven duygusunun gelişmesini sağlar.
  Yenidoğan ağlama,iletişim anlamı taşır.Kuvvetli ağlama açlık,ıslaklık ya da rahatsızlık belirtisidir.

21 Eylül 2011 Çarşamba

Genler ve Büyükanneler


Büyükanneler Genlere Göre Torun seçer???




Bu soru her dilde ve her dönem sorulur:Peki hayatım,ne zaman bana torun vereceksiniz?Bunun böyle olduğunu Darwin'de onaylayacaktır.En azından ''büyükanne hipotezi''doğruysa.Bu fikre göre,menopoz sonrasnda hayatta kalarak üreme çağı geçen kadınların-diğer primatlar arasında bir istisna olarak-çocuklarının çocuklarıyla ilgilenmesinin nedeni,bu sayede çocukların sağlıklı bir şekilde büyüme ihtimallerinin artmasıdır.Doğal seleksiyon,bireyin kendi genetik özelliklerini sonraki kuşaklara aktarma ihtimalini yükselten davranışları tercih eder.Kadınların torunlarına yardımcı olacak kadar yaşaması evrimsel bir adaptasyondur.
Ne yazık ki,veriler bu ilgi çekici hipotezi desteklemiyor.Bazı çalışmalar öne sürüldüğü gibi yakınlardaki bir büyükannenin,torunlarının yaşam şansını gerçekten yükselttiğini gösterse de başka çalışmalarda böyle bir faydaya rastlanmadı.Cambridge Üniversitesi'nden biyolojik antropoloji uzmanı Leslie Knapp ve onun lisansüstü öğrencisi Molly Fox araştırmalardaki bu tutarsızlığın,genetiğin temel gerçeklerine dayanıp dayanmadığını merak etti.Zira X kromozomun ebeveynlerden çocuklara geçişindeki kimi özellikler nedeniyle,büyükanneler bazı torunlarıyla diğerlerinden daha yakın akraba olabilir.
İşte nedeni:Bütün kadınlar gibi bir babaannenin de iki X kromozomu var.Bunlardan birini oğluna geçirir.Erkek çocuk Y kromozomunu da babadan alacaktır.Zaten erkek olmasının nedeni de budur.Bu erkek büyüyüp baba olduğunda annesinden aldığı ve sahip olduğu tek X'i kızına geçirir.Oğlunaysa Y kromozomunu geçirecek ve oğlanda babaanneden gelen X olmayacaktır.Anneanne de sahip olduğu iki X'ten birini kızına geçirir ve bu X'in kızının çocuklarına geçme ihtimali bu çocukların cinsiyeti ne olursa olsun yarı yarıyadır.Dolayısıyla anneannenin X'inin torununa geçme ihtimali de yarı yarıyadır.Basit bir matemetik işlemi,anneannelerin torunlarıyla aralarındaki ''X akrabalığının''yüzde 25 olduğunu gösterebilir.''Babaannelerin kız torunlarıyla X akrabalığı ihtimali iki kat fazlayken(%50)erkek torunlarıyla X akrabası olma ihtimalleri ise hiç yoktur.(%0)''diye açıklıyor Knapp.
Konuyu basitleştirerek anlatmaya çalıştım çünkü;Dünya üzerinde farklı noktalar üzerinde 43 bin çocuğun üzerinde X akrabalığı üzerine incelemeler yapılmış ve analiz edilmiş.Başka bir deyişle,büyükanne etkisi DNA'yı mükemmel bir şekilde izliyor.İngilterede yayınlanan biyoloji bilim dergisi Proceedings of the RoyalSociety B'de''X akrabalığı ne kadar yüksekse,büyükannenin o çocuğun hayatta kalma ihtimali üzerindeki yararlı etkisi de o kadar fazla oluyor''diye yazıyor.Yine de büyükannelerin bilinçli olarak erkek ya da kız torunlarına veya kızlarının ya da oğullarının çocuklarına farklı davrandığını gösteren hiç bir delil yok.En iyi tahmin torunların,büyükannelerine genetik bir bezerlik ya da bir feromen
(vücut dışına salgılanan hormon)yoluyla bir işaret yollamasıdır.

NOT:Bu yazı Sharon Begley'in Newsweek için yaptığı araştırmadan alıntı yapılarak düzenlenmiştir
.http://cokneseli.blogspot.com/2009_12_01_archive.html

H1N1 Sorularla Domuz Gribi (Röportaj)







H1N1 Sorularla Domuz Gribi

NEREDEN ÇIKTI BU VİRÜS?
İlk kez 24 Nisan 2009'da Meksika'da saptandı.Aslında beklenen(influenza A H5N1) salgınıydı.Kuş gribi %50 dolayında ölümle seyrettiği için,benzer bir ölüm oranı olacağı bekleniyordu.

NEDEN DOMUZ GRİBİ DİYORUZ?
Meksika'da domuz çiftliğinde çalışan kişilerde saptandı.Bu nedenle domuzlardan bulaştığı düşünüldü ve ismi domuz gribi olarak kaldı.Oysa gerçek sonradan anlaşıldı.Meksikada influenza salgını domuz gribi olarak bilinse de,sadece domuzlar değil,kuşlar ve insanlar arasında taşınarak virüsün değişim göstermesi sonucu ortaya çıktı.Domuz gribi yerine,''influenza A H1N1''olarak adlandırılmasına karar verildi.

DOMUZ GRİBİ NEDENİYLE BİNLERCE DOMUZ İTLAF EDİLDİ.BU ÖNLEM DOĞRU MU?
Doğru değil.Kuş gribi salgınında nasıl ki kuşlar itlaf edildiyse,başlangıçta domuzlar da benzer şekilde itlaf edildi.Ancak bu yanlış karardan vazgeçildi,domuzların masum oldukjları anlaşıldı.

PANDEMİ NEDİR?PANDEMİ 6 BİZE NEYİ ANLATIYOR?
Ülkeler arasında yayılan salgına Pandemi deniyor ve 1 ila 6 derece arasında değerlendiriliyor.ünya Sağlık Örgütü(DSÖ),son olarak pandemi düzeyini 6'ya çıkardı.Bu farklı DSÖ bölgelerinde insandan insana geçişin olbileceği ikiden çok sayıda ülkenin bulunması anlamına gelmesi geliyor.

BU GÜNE KADAR DÜNYA'DA TOPLAM KAÇ VAKA GÖRÜLDÜ,ÖLÜM ORANLARI NEDİR?
Toplam 400 bin olgu saptandı(ekim ayı itibariyle),bu olgulardan yaklaşık 5000 kişi öldü.Ölüm oranı yaklaşık olarak yüzde 1.2 dir.

HASTA OLAN HERKES ÖLÜYOR MU?
Hayır. Ölüm oranı kabaca %1.2'dir.Bu oran belirli risk gruplarında daha yüksek,sağlıklı kişilerde dah düşüktür.

KİMLER İÇİN DAHA FAZLA ÖLDÜRÜCÜ?
Mevsimsel gripte ölümlerin %90'ı yaşlılarda görüşür.Oysa,2009'un Eylül ve Ekim aylarında grip nedeniyle ölenlerin %90'ı 65 yaş altındayken,ölümlerin yaklaşıkyüzde 25'i ile 25 yaş altıdır.

İLK BELİRTİLER NELER?
Mevsimsel gribe benzer ateş,öksürük,boğaz ağrısı,yaygın vücut ağrıları,baş ağrısı,titrteme ve yorgunluk ön plandadır.Bazı kişilerde ishal ve kusma görülür.Sekonder olarak zatürreye bağlı ciddi hastalıklar ve ölümler olabilir.

BELİRTİLERİ MEVSİMSEL GRİPLE ÇOK BENZER.NASIL AYIRT EDECEĞİZ?
Klinik belirtilerden yola çıkarak mevsimsel gripten ayırmak mümkün değildir.

VİRÜS NASIL BULAŞIYOR?
Mevsimsel veya klinik gribin yayılımı gibidir.İnsandan insana hapşırma ve öksürmeyle havaya saçılan damlacıklarla yayılır.Ayrıca el teması da önemlidir.Hasta olan kişiler belirtiler görülmeden bir gün önce ve hastalık boyunca enfeksiyonu yayabilirler.

VİRÜS AÇIK HAVADA NE KADAR SÜRE CANLI KALABİLİYOR?
Cansız yüzeylerde(masa,kapı kolu gibi)yaklaşık iki saat canlı kalabilirler.

HAPŞIRMA YOLUYLA HAVAYA KARIŞAN VİRÜSÜN ETKİ ALANI NE KADAR?
Yaklaşık bir metre kadar uzağa gidebilir.

HASTALIĞI GEÇİRİP KURTULANLARDAN UZAK MI DURMALIYIZ?
Hayır.kişiler hastalandıktan sonra en fazla 7 gün virüsü başkalarına bulaşştırırlar.Yedi günün sonunda böyle bir risk yoktur.

HASTANIN TEMAS ETTİĞİ EŞYALARI KULLANMAK SAKINCALI MI?
Giysileri,havlu vb. yıkandıktan sonra kullanılmalıdır.

SARILMA VE EL ÖPME RİSKİ ARTTIRIR MI?
Evet

GRİPTE DİYETİN ÖNEMİ NEDİR?
Sağlıklı beslenmek gripten korunmada yardımcı olur.Genel olarak sağlıklı beslenmek,bağışıklık sisteminin güçlü olmasını sağlar.

EGZERSİZ YAPMAK GRİPTEN KORUR MU?
Sağlıklı yaşam için yapılan her şey gripten korunmada yardımcıdır.

BEBEKLERİ VİRÜSTEN KORUMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?
Altı aydan küçük bebeklerin bakıcılarının aşılanması gerekir.Hasta olma olasılığı bulunan kişilerin bebeklere yaklaşmaması mutlaka söylenmelidir.

HASTANIN İYİLEŞME SÜRECİNE GİRDİĞİNİ NASIL ANLAYACAĞIZ?
Ateşin düşmesi önemli bir belirti.Ateşin daha az görüldüğü durumlarda ise kişinin kendini iyi hissetmesi en temel kriterdir

ÇOCUĞUMUN OKULU TATİL EDİLDİ FAKAT ÇOCUĞUMDA HERHANGİ BİR BELİRTİ DE YOK.NE YAPMALIYIM?
Ek bir şey yapmaya gerek yok.

MEVSİMSEL GRİP AŞISI OLANLAR VİRÜSTEN KORUNMUŞ OLUYOR MU?
Hayır tam olarak değil.

AŞI KİMLERE UYGULANACAK?BU YIL MEVSİMSEL GRİP AŞISI YAPTIRANLAR İÇİN YENİ AŞI SAKINCALI MI?
Risk grubu olarak belirlenen herkese uygulanacak.Sağlık bakanlığı bu noktada risk guruplarını belirleyerekaşı alımını yaptı.Mevsimsel grip aşısı olanların yeni aşıyı yaptırmaları sakıncalı değil.

AŞI 65 YAŞ VE ÜSTÜ KİŞLER NEDEN VERİLMİYOR?
1957'deyaşanan salgından etkilenerek bu günkü virüse benzer bir virüsle karşılaştıklarıiçin bağışıklık kurmuş olabilecekleri tahmin ediliyor.

EĞER RİSK GRUBUNDA DEĞLSEK YİNE DE AŞI YAPTIRMALI MIYIZ?
Hayır

AŞI KAÇ GÜN SONRA KORUYUCU ETKİ GÖSTERMEYE BAŞLIYOR?
Aşının etkisi 14 gün içinde ortaya çıkmaktadır.

AŞININ YAN ETKİLERİ NELER OLACAK?
Mevsimsel grip aşısında görülen etkiler bekleniyor;aşı yapılan yerde kızarıklık ve şişlik gibi.Uzun vadede ortaya çıkacak yan etkiler açısından farklı görüşler olsa da,ciddi bir yan etki görülmeyeceği Dünya Sağlık Örgütü'nce bildiriliyor.

AŞI,HAMİLE KADINLARDA BEBEĞE ZARAR VERİR Mİ?
Olmadığı belirtiliyor.Aşının gebeliğin tüm evrelerinde kullanılması önerilmektedir.

AŞININ İLK OLARAK TÜRKİYE'NİN KULLANACAĞI YÖNÜNDE HABERLER VAR.KOBAY MI OLACAĞIZ?
Aşıyı türkiye ile birliktepek çok ülke eş zamanlı olarakkullanacak.Hatta bazı ülkeler aşıyı kullanmaya başladı bile.

AŞININ İÇİNDE DOMUZ KANI VAR MI?
Hayır.

EN KÖTÜ SENARYO OLARAK YENİ VİRÜSÜN KUŞ GRİBİ VİRÜSÜ İLE MUTASYON GEÇİRİP DAHA TEHDİT EDİCİ BİR VİRÜSLE KARŞILAŞMA OLASILIĞIMIZ VAR MI?
Olabilir ancak kimse bu mutasyonun ne zaman olacağını bilemez.Ancak şunu söyliyebiliriz ki:gelecek yıllarda mutlaka böyle bir dönüşüm olacak.

NOT:Sorular Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç.Dr.Önder Ergönül tarafından cevaplanmıştır.
http://cokneseli.blogspot.com/2009/11/h1n1-sorularla-domuz-gribi.html

Menopoz Nedir ve Menopoz Şikayetleri




Menopoz



Bir yıl boyunca adet kanaması olmayan bir kadının menopoza girdiği kabul edilir,cinsel olgunluk çağından üreme fonksiyonlarının son bulduğu döneme geçiş yıllarını belirler.Ortalama 50 yaş civarında meydana gelir,yaş ortalaması genetik olarak değişkenlik taşır.Menopoz dönemine giren kadınlar menopoz klinikleri tarafından düzenli aralıklarla takip edilirler ve hasta ile birlikte karar vererek HRT yani Hormon Replasman Tedavisi uygulanır.Ayrıca,rahim ve yumurtalıkların alınmasını gerektiren cerrahi girişimler de menopoz sebebidir.Cerrahi girişim nedeni ile menopoz meydana gelmiş ise doktor hastanın yaşını baz alarak farklı hormon tedavisi uygulayabilir.

Menopoz döneminde çeşitli fizyolojik ve psikolojik değişiklikler ortaya çıkar,bunlar kişinin yapısına göre daha şiddetli ya da daha az hissedilebilir ve menopoz şikayetleri diye adlandırılır.

MENOPOZ ŞİKAYETLERİ

Kadınların büyük çoğunluğu hafif ya da orta şiddette rahatsızlık hissederken,%20'si hiç bir rahatsızlık hissetmez,çok az kadının tıbbi tedaviye ihtiyaç duyacak kadar şiddetli yakınmaları olabilir.Yakınmaların sebebi düşen östrojen hormonu seviyesi nedeni ile meydana gelen değişikliklerdir.

Sıcak basması:Aniden baş,boyun ve göğüste hissedilen sıcaklık duygusudur,gece terlemeleri de olabilir.Genellikle aralıklarla gelen sıcak basması ile birlikte bulantı,baş dönmesi,baş ağrısı,çarpıntı hissi,ter boşalması ve üşüme belirtileri görülür.Sıcak basması aylarca,bazen de yıllarca sürebilir.Kalabalık,sıcak ortamlar,alkol,sıcak içecekler,baharatlı yiyecekler ve sigara uyarıcı etki yapabilmektedir.Sıcak basması hissedildiğinde alınacak ılık bir duş,serinletici bir pervana ya da klima rahat etmenizi sağlıyacaktır.

Baş ağrısı,baş dönmesi,yorgunluk,uyuşukluk,dikkatini toplayamama,kalp çarpıntısı,nefes darlığı,titremeler.

Adet kanaması tamamen kesilmedi ise miktarı,kanama süresi ve adet görme sıklığı değişkenlik kazanabilir.Adet kanamaları çok fazla düzensiz ise doktorunuzla sürekli iletişim halinde olmanız sağlığınız için önemlidir.Sizin menopoz şikayeti olarak yorumladığınız belirtiler aynı zamnda başka bir hastalığın şikayet sebebini oluşturuyor olabilir.

Menopozal dönemde en sık görülen şikayetlerden biri de sinirlilik,inişli çıkışlı ruh hali ve deprosyondur.Yapılan araştırmalarda da menopoz döneminde yaşanan hızlı hormon değişikliklerinin kadında depresyona ve sinirliliğe yol açtığı kanıtlanmıştır.

Menopoza ait inişli çıkışlı ruh durumunun yanı sıra orta yaş stresi dediğimiz bir takım olaylar da bu yaş döneminde kadını strese sokabilir.

Orta yaş stresi genellikle,çocukların okul ya da evlilik nedeni ile evden ayrılması,yaşlı ebeveynlerin bakım ihtiyacı,aile yakınları ya da arkadaşlardan birinin ölmesi,eşinden ayrılma ya da boşanma vb..nedeni ile kaynaklanır.

DİĞER ŞİKAYETLER

Atrofi,üreme organlarını küçülmesidir.Östrojenin azalmasına bağlı olarak dış genital organların derisi incelir,elastikiyetini kaybeder ve kaşıntı görülebilir.Vajinadaki ıslaklığı sağlayan sıvı azalır,buna bağlı olarak cinsel ilişki esnasında kayganlığı sağlayan sıvı olmadığı için ağrı olur,ağrıyı engellemek için eczanelerde bulunan özel lubrikan(kayganlaştırıcı) jellerden kullanılabilir aynı zamanda sürtünmeye bağlı tahriş de önlenmiş olur.Ağrıya bağlı olarak da cinsel iştahsızlık görülür.İdrar boşaltım sisteminde meydana gelen atrofi(küçülme,elastikiyet kaybı)nedeni ile yanma,sık idrar yapma,kesik kesik idrar yapma,idrar tutma güçlüğü oluşabilir.
http://cokneseli.blogspot.com/2009/11/menopoz.html

Baş Dönmesi-Vücudumuz Alarm Veriyor


Baş Dönmesi

Baş dönmesi de bir vücut sinyalidir.çeşitli nedenlerle oluşabilir.özellikle tansiyonu düşük olan insanlarda baş dönmesine sık rastlanır.Tansiyonu ile sorunu olmadığı halde bir kişi devamlı olarak baş dönmesinden şikayet ediyorsa bu durum onun kan şekeri düzeyinde bir aksaklık olduğunun işareti olabilir.
NEDENLERİ
İnsanın sürekli biçimde uzaydaki konumunu düzelterek iki ayağı üzerinde dengede kalabilmesi son derece hassas ve gelişmiş bir sistemle gerçekleşir.sistem ,içkulakta,içleri sıvıyla dolu bir kanallar topluluğundan oluşur.Bunlar kanal sinirleriyle beyine devamlı sinyaller gönderirler.Bazı durumlar ve hastalıklar ise,mekanizmayı aksatabilir.Birinin kendi çevresinde çok hızlı dönmesi,kanalları her yöne doğru harekete geçirir.Bunun üzerine beyine karışık ve birbirini tutmayan sinyaller gönderilir.Bu da kişinin dengesini kaybetmesine,başının dönmesine yol açar.Genellikle rahatsızlık kısa bir süre içinde geçer.Baş dönmesinin kısa sürmesi,ciddi olmadığının göstergesi olarak kabul edilebilir.

Genellikle baş dönmesi,orta kulaktaki kanalın ya da işitme sinirinin bir dalının uğradığı değişiklikten kaynaklanır.Böyle hallerde rahatsızlık bir kaç dakikadan birkaç saate kadar sürebilir ve kusmalara sebep olabilir.

Merkezi sinir sisteminden kaynaklanan baş dönmeleri de vardır.Bunlar çok daha ciddi olmakla birlikte daha ender görülür.Ancak çoğunlukla daha başka hastalıkların belirtisi de olabilirler.Damar hastalıkları,beyin tümörleri gibi.Teşhis ve tedavi için hastanın derinlemesine ve eksiksiz olarak incelenmesi şarttır.Ancak bu sayede rahatsızlığın kökü bulunup,gerekli tedaviye geçilebilir.Verilecek ilaçlar ya kulak sıvısının basıncına ya da doğrudan denge merkezinin üzerine yönelik olabilir.menerie hastalığı olanların tedavisi genellikle çok uzun sürer.Burada dikkat edilecek nokta;krizler arasında tedavinin kesinlikle yarıda bırakılmamasıdır.

Bayılma-Vücudumuz Alarm Veriyor.


BAYILMA

Belli başlı bir vücut sinyali de bayılmadır.Bayılma,uyanıklılık halinin geçici olarak kaybolmasıdır.Çeşitli etkenlerle oluşur.tedavisi de oluşum kaynağına göre değişir.Basit bayılma,beyne giden kanda azalma sonucu olabilir.Basit bayılma(damar depresyonuna bağlı bayılma)veya kalp kapağı hastalıkları ve kalp atışındaki düzensizliklerin sonucu da bayılmalar olur.Bayılma tedavisi temeldeki nedenin ilaç tedavisi ya da cerrahi uygulama ile ortadan kaldırılmasıyla yapılabilir.
Kalp hastalığına bağlı bayılmalarda kalp atışını düzenleyen ilaçlar kullanılır.Beyni besleyen damarlarda kanın azalması,kandaki oksijen miktarının düşmesi(hipoksi)halinde oksijen koklamak açık havada derin nefes almak iyi gelir.Kan şekerinin düşmesi(hipoglsemi)sonucu meydana gelen bayılmalarda bir parça şeker yemek ya da şekerli bir içecek içmek iyi gelir.
BAYILMA NEDENLERİ
Beyin sarsıntısı
Zehirlenme
Epilepsi(Sara)
Histeri
Bayılmanın en ağır şekli olan koma ise bilinç kaybının gittikçe artarak ağır ve uzun süreli olması halidir.Koma durumu,çarpmanın haricinde beyin iltihabı,alkol,afyon,gaz ve kurşun zhirlenmeleri gibi nedenlerle oluşabilen ağır bir bayılma durumudur.

Bayılmalarda,hekim muayenesi ve yapılacak ileri tetkiklerle teşhis konmalı gerekiyorsa tedavi düzenlenmelidir.Teşhise göre ayrıca koruyucu tedbirlerin alınması önemlidir.

Sarsılmış bebek sendromu Nedir?




Sarsılmış bebek sendromu

Bebeklerin bir şekilde kollarından yada gövdelerinden,bilinçli olarak yada bilinçli olmayarak şiddetle silkelenmesi nedeni ile beyin sarsılır ve beyin damarlarında yırtılmalar oluşur,travmaya bağlı olarak bebekte ölümler yada geriye dönüşü olmayan sekeller oluşur,bu travma tıp dilinde'' sarsılmış bebek sendromu''olarak adlandırılır.2 yaşın altındaki bebeklerde ölüme daha sık rastlanmaktadır.Bebeklerin boyun kasları henüz henüz güçlenmemiştir ve bebekler başlarını kontrol edemezler ve 2 yaşına kadar kafatasları vücuda oranla daha büyüktür,bu dönemdeki sarsılmalar sonucunda beyin kafatasının içinde öne arkaya hareket eder,daha yumuşak ve sıvımsı olan bebek beyninin kan damarlarının ve beyin hücrelerinin kopmasına neden olur.Oluşan beyin kanamaları bebeğin ölümüne yol açabilir.

Bazen aileler ağlayan bebeklerini iyi niyetle battaniyeye koyarak iki kişi karşıklı olarak sallarlar, bu bile bazen travma oluşturmaya yeterlidir.

Ülkemizde pediatristler sarsılmış bebek sendromunu olgularını önlemek için annelerin doğumhaneden çıkar çıkmaz çok ağlayan bebeklerini sakinleştirmeleri konusunda eğitilmeleri gerektiğini savunuyorlar.Ben ise bir doğum hemşiresi olarak kadınların ve baba adaylarının koruyucu sağlık hizmetleri konusunda çacuk sahibi olmaya karar verdikleri andan itibaren ''ana çocuk sağlığı merkezleri'' tarafından eğitime alınmalarını savunuyorum,Çünkü;çocuk yetiştirmek deneme yanılma yöntemi ile öğrenilemez,aile büyüklerinin vereceği eğitimin profosyonel yardım kadar yeterli olması mümkün değildir,ayrıca devletin koruyucu sağlık hizmetlerini daha yaygın hale getirmesi gerektiğini de savunuyorum.

Ülkemizde bebekler hastanelere çoğunlukla, kardeşi kucağından düşürdü yada yataktan yuvarlandı ve düştü diyerek örtücü bahaneler uydurmaya çalışılarak getirilirler.http://cokneseli.blogspot.com/2009/11/sarslms-bebek-sendromu.html

Çocuk Tacizi



Çocuğumu İstismardan Nasıl Korurum?

İncelenen istatistik bilgilere göre çocuk istismaslarının %70-80 'ininçocuğun tanıdığı birisi tarafından yapıldığı,bunun da % 40-50'sinin de ne yazık ki ensest kaynaklı olduğu saptanmıştır.Bu yüzden öncelikle çocuğun kendini koruyabilmesi için çok çok iyi eğitilmesi gereklidir.
Eğitim öncelikle,''Vücut senin'' adımı ile başlamalıdır.ÇOcuğa,vücudunun kendisine ait olduğu ve kendisinin istemediği hiç kimsenin dokunamıyacağı söylenmelidir.Eğer birisi dokundu ve bu ona rahatsızlık verdi ve kafasını karıştırdıysa bu tip dokunmalar kötü dokunmalardır.''bu aramızda kalsın annene söylemek yok,sana sakız,çikolata alırım''diyen birisi olursa bunun da kötü bir şey olduğunu vurgulamalı ve hemen en güvendiği insanla paylaşmasının önemli olduğunu çocukta panik yaratmadan öğretmelidir...Çocuğa böyle olayla karşılması halinde en çok kime güvenebileceği sorulmalı ve verdiği cevaba göre,örnek;anne ise''böyle bir şey okulda,parkta yada başka nerede olursa olsun annene söylemelisin''diyerek devam edilmelidir
.
Eğitime Kaç yaşında başlanmalı?
4-5 yaşından itibaren,gelişme düzeyine göre düzenli olarak verilmelidir.

Çocuklara neler öğretilmeli?
Tanımadıkları insanlarla yanında yakından tanıdığı biri yoksa kesinlikle konuşmaması ve yiyecek yada içecek almaması gerektiği.Bazen yabancı birisi çocukla konuşmaya çalışır ve çocuktan ailem yabancılarla konuşmama izin vermiyor cevabını alır fakat istismarcılar o kadar kurnazdır ki benim adım .... şimdi tanışmış olduk artık konuşabiliriz diyerek şanslarını tekrar denemeye çalışabilir,dikkat..
Ailesinin iznini almadan oyun parkı,bahçe,market vs..gitmemesi gerektiği.
Vücudundaki özel bölgelerinin sadece kendisine özel olduğu anlatılmalı.Tanıdığı ve /veya tanımadığı bir kişinin onun özel bölgelerine dokunmaya,görmek istemeye veya bu konuda şaka yapmaya yada oyun oynamaya,fotoğraf çekmeye hakkı olmadığını anlatın.Bu tarzda bir harekete maruz kalırsa hemen o ortamı terk etmesini ve hemen ebeveynlerini yada en güvendiği kişiyi haberdar etmesini söyleyin.Mahremiyet sınırlarını zorlayan filmleri izlettirmek istiyen olursa yine aynı şelilde davranması gerektiği.
Çocuğun internet kullanımını sınırlayın,cinsel içerikli siteler vb...özel şifreleme sistemleri vs için gerekirse bilgisayarcınızdan yardım alın.Tv kanallarının cinsel içerikli olanlarına çocuk kilidi uygulayın.Günümüzde bir çok Tv markası güvenlik kilidi sistemini uyguluyor.

Çocuğumda istismar olmuşsa,oluyorsa ve bize söylememişse ne gibi belirtileri gözlemlemeliyim?
Çocuklar aralarında ''Bana göster,ben de sana göstereceğim''derler.Bu normaldir vücutlarını ve karşı cinsin vücudundaki değişik olan şeyin ne olduğunu öğrenmeye çalışırlar.Ama bu vücut deliklerinden herhangi birisine herhangi bir cisim,parmak,penis sokma vs eylemlere ilerliyorsa kesinlikle patolojiktir.Bu durumda çocuk ya bir şeyleri görmüştür yada kendisine bir şey yapılmıştır.Ne olduğunu öğrenmelisiniz ama sakın bunu kendi başınıza halledebileceğinizden emin olmayın yanlış bir yaklaşım çocukta ruhsal bir travmaya sebep olabilir.Çocuk istismara uğradığını farketmemiş olabilir yada sadece bir yerden bir şeyler gördüğü için taklit ediyor olabilir.Panik yaratmadan konusunda uzman olan bir kişinin yardımı ile ne olduğunu anlamalı ve sonuca göre takip edilecek bir yol çizilmelidir.
Çocukta açıklanamayan akıntılar varsa(penil yada vajinal akıntı)taciz eden yetişkinde cinsel bir hastalık varsa bulaşmış olabilir.
Çocuğun külotunda değişik lekelenme,açıklanamayan kanama gibi şeyler görülürse de alarma geçilmelidir.
Penis,vajen dış çevresinde,makat etrafında morluk,yırtılma gibi bulgular varsa ciddi bir şekilde alarma geçilmelidir..

Çocuğum cinsel istismara maruz kaldı ise nasıl davranmalıyım?
Kesinlikle hayatın sonu gibi davranmayın özellikle çocukta fiziksel olarak ağır bir yaralanma eşliğinde değilse.sizin vermiş olduğunuz tepkiler çocukta ayrıca ruhsal bir travma yaratabilir.çocuk anne babanın perişan halini görünce''Aman Allah'ım bana ne oldu?Annemin haline bak''diye düşünüyor ve olay çocuğun gözünde hayat boyu içinden atamayacağı şekilde büyütülmüş oluyor.Asıl ailenin yapması gereken ''Aferin bana anlatman çok iyi oldu.....'un sana yaptığı çok yanlış.O bir erişkin,neyin doğru neyin yanlış olduğunu onun bilmesi gerekirdi.senin hiçbir suçun yok.Bana anlatarak en iyisini yaptın.Bundan sonra dikkat edeceğiz.bir daha ....asla sana böyle bir şey yapmayacak''demek,sonra da bu konuda çalışan uzmanların bulunduğu bir hastaneye giderek muaynesini yaptırmak.
http://cokneseli.blogspot.com/2009/11/cocugumu-istismardan-nasl-korurum.html

Yeni Doğana Karşı Kardeş Kıskançlığı


YENİ DOĞANA KARŞI KARDEŞ KISKANÇLIĞI

Küçük bir çocuğunuz varsa, onu hamileliğiniz boyunca bebeğin gelişine hazırlamalısınız.Ne yazık ki ne kadar hazırlarsanız hazırlayın sevinçli ve şefkatli görünse bile,kıskanır.Benim evimdeki kedilerim, yazı yazarken bilgisayarımı bile kıskanıp klavyenin üzerine oturuyorlar ya da yemek yaparken mutfak paspasının üzerine yatıp mutlaka ayaklarıma sürünüyorlar. O yüzden çocukların kardeş kıskançlığı konusunda onlarla empati kurabiliyorum.Kıskanan çocuklar daha çocuksu davranır,çok şey ister,yapışkan ya da itici davranırsa hiç şaşırmayın,anlayış gösterin.Kıskançlık tüm canlıların doğasında var.Hele çocuklar Dünyanın merkezi olmaya bayılırlar.
Neler yapabileceğimize hep birlikte bir göz atalım.

Burada ilk anda çocuğu dengeleme olayı babaya düşmekte.Annenin hamileliği boyunca bir kardeşi olacağı ve çocuğun da ona abilik ya da ablalık yapacağı,anne baba kadar onun da yeni doğan kardeşi için sorumluluk ve yakınlık hissetmesi,sizin yaklaşımlarınız sayesinde sağlanmış olur.Doğum anında kardeşin de bebeği beklemesi ve anne baba ile birlikte onu ilk defa görme heyecanını yaşaması, sahiplenmesi açısından daha kolaydır diye düşünüyorum.Günümüzde yakın zamana kadar tıbbi otoriteler hep çocuğu, bebeği her şey olup bittikten sonra tanıştırmaya programlanmışlardı.Çocuk ne kadar hazır olursa olsun bir anda hastanede ya da evde anne babayı kucağında yeni bir kardeşle görmesi kıskançlık duygusunu arttıracaktır,fotoğraf karesi birdenbire değişmiştir.
Ziyaretçilerinizden bebeğin önünde çocuğunuzu sevmesini ve ilgi göstermesini isteyin.
Çocuğunuza onu sevdiğinize dair ek ilgi ve güven gösterin.
İsterse bebek için yardımcı olmasına izin verin.Ancak bunu olgunluk belirtisi değil de angarya olarak görüyorsa,onu zorlamayın.
Olgunluğunu çeşitli davranışlarla destekleyin,örneğin oyun grubuna girmek için kendisinin karar vermesine izin verin,öğle yemeği için seçim yaptırın,ne giyeceğine kendisi karar versin.
Bu arada kıskançlığın normal bir olgu olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
http://cokneseli.blogspot.com/2010/02/yeni-dogana-karsi-kardes-kiskancligi.html

Yeni Doğan ve Ev Hayvanları


YENİ DOĞAN VE EV HAYVANLARI

Bebeğiniz yeni doğdu ise,ev hayvanı satın almayın.Zaten mevcut ev hayvanınız var ise şunlara dikkat etmelisiniz.
Bebek doğmadan önce,bir veterinerin,hayvanı muayene etmesini sağlayın.Hayvanınızın gerekli aşıları olduğundan,düzenli bir biçimde parazitlerden temizlendiğinden ve pireli olmadığından emin olunuz.
kedi kumu kabını eldivenle temizleyin.

Bir köpeğiniz var ise bebeğinizin yüzünü yalamasına izin vermeyiniz.

Kediniz var ise,bebeğinizin beşik ve çocuk arabası için tül alın.Kedinin çocuğun yanına yatmamasına dikkat edin.

Ev hayvanınızın bebeğinizi kıskandığını hissediyorsanız,onları kesinlikle başbaşa bırakmayın.

Cinsel İşlev Bozukluğu II



Cinsel İşlev Bozukluğu II

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU OLUP OLMADIĞI NASIL ANLAŞILIR?
Cinsel işlev bozukluğu,ancak yapılan muayene ve testlerle teşhis edilebilir.Bu yüzden,bu alanda uzmanlaşmış sağlık ekibine başvurarak problemi anlatmak ve tedavi arayışına girmek en doğrusudur.Teşhis ve tedaviyi etkilememek için sorun açıkça anlatılmalı ve hiç bir bilgi saklanmamalıdır.Hastadan edinilen bilgiler ve fizik muayene ile teşhis konabilse de
bazı testler yapılması gerekebilir..
TEDAVİ
GENEL iLKELER
1:Cinsel baskıların azaltılması ve eşler arası iletişimin arttırılması.

2:Cinsel davranış yelpazesinin geliştirilmesi(çeşitli cinsel yakınlaşma biçimlerinin denemesi).
CİNSEL BİRLEŞME YASAĞI
Tedavinin başında uğrayacakları hayal kırıklıkları ilerlemelerini olumsuz etkileyebileceğinden ve ayrıca çiftlerin cinsel güvenlerinin gelişimi için basamakları bir yol izleyerek zaman tanınması amacı ile belli bir aşamaya gelen kadar eşlere ilişki yasaklanır.
Gevşeme egzersizleri.
Hayal kurma egzersizleri
HORMON VE İLAÇ TEDAVİSİ
1:Östrojen Replasman Tedavisi
Eksilen östrojeni(dişilik hormonu)dışarıdan tamamlanır
2:testestoron
Özellikle testesteron seviyesi düşük kadınlarda kullanılabilir.
3:Prostoglandin El
Damar genişletici etkisi ile klitoris ve vajinada kan dolaşımını arttıracağı düşünülmekte.
4:Alprostadil
Kan dolaşımını,vajinal ıslaklığı ve uyarılmayı arrttırmaktadır.Krem formları üzerinde klinik çalışmalar sürmektedir.
5:Fentolamin
Düz kas gevşemesini sağladığı ve buna bağlı olarak klitoral sertleşme,vajinal genişleme ve ıslaklığı arttırdığı düşünülmektedir.
6:Sildenafil
Erkek cinsel işlevleri üzerindeki etkisi fark edildikten sonra bu alanda oldukça popüler olan sildenafil halen yoğun olarak kullanılmaktadır.
KLİTORAL VAKUM CİHAZI
Cinsel organlardaki kan dolaşımının yetersizliğine bağlı cinsel işlev bozukluğunu tedavi etmek amacıyla tasarlanan klitoral vakum cihazı,klitoristeki kan dolaşımını ve düz kas oranını arttırmada yarar sağlar.
PSİKOLOJİK DANIŞMA
Cinsel işlec bozukluğu yaşayan hastalar ve partnerlarında çeşitli psiko-sozyal sorunlar da görülebilir.Bu psiko-sosyal sorunlar cinsel işlev bozukluğunda kimi zaman sebep,kimi zamn da sonuç olarak karşımıza çıkar.Cinsel yaşamdaki aksaklıklar çiftler arasında sürtüşmelere ve ilişkilerin bozulmasına yol açabilir.Cinsel işlev bozukluğuyla başvuran çiftlerde psikolojik ve sosyal sorgulama sonucunda psikoterapi ve cinsel terapi uygulanması gerekebilir.Psikolojik danışma ve terapi desteği,problemin tanımlanmsı ve çözümünde yardımcı olmasının yanısıra,hastaya ve partnere sorunla baş edebilmesinde katkı sağlaması açısından önemlidir.
CİNSEL TERAPİ
Cinsel terapi,bazı insanların cinsel sorunlarını ve bunların temelinde yatan kişisel deneyleri anlamalarını ve bu şeklide bu insanların kendi kendilerine yardımcı olmalarını sağlar.
http://cokneseli.blogspot.com/2010/02/cinsel-islev-bozuklugu-ii.html
KAYNAK:INTERNATIONAL MEDICAL PUBLISHING

Malnutrisyon-Beslenme Yetersizliği

Malnutrisyon hastalanma ve ölüm oranlarını artıran ve kilo ile kas kitlesinde ilerileyici kayıpla sonuçlanan bir beslenme yetersizliği du...